“…Hayatın hangi kıyısında, hangi köşesindeyiz.
Gidiyoruz işte öylece. Belki bir bilinmezlikle muamma bir düşte ki misafirliğe
Sahi!
Kimindi bu ayak izleri
Misaller içinde masalda,
Eve dönüş için bırakılan izlere bastığımızda
Bulduğumuz, bıraktığımıza benzer miydi?
Sahi!
Ne zaman büyüyordu insan?
Kaç kırık ayna söylüyordu bize gerçeği
Ahh bu suretler!
Kimin eseriydi?
Sorduk mu hiç kendimize
Arayanlar bulanlar mı yoksa…
Bulanlar arayanlar mıydı?
Hayatının okuryazarı,
Suretler sofrasında
Kendi masalını mı arıyordu insan?
Eli cebinde, başı önünde gördüğü, sadece gölgesi miydi aslolan. Çizdiğimiz çerçeveye sığan resim, içsel hüznümüzün sadece portresi miydi?
Yanımızdan akıp gidenleri, yürüyüp geçenleri seyrederken gözümüz, hangi sahnenin kaçıncı perdesindeydi?
Acaba…
Bir bank altına kıvrılmış, tüylerini kendine yorgan yapan bir sokak kedisi kadar kendini kendiyle ısıtabilecek kadar hiç kendimiz olabilmiş miydik!
Yalnızlık örtüsü yoksa gözlerimizde miydi?
Sokakta boya sandığıyla, eski ayakkabıları yeniye döndüren o yaşlı çizgiler kadar ruhumuzu, bede imizi, zihnimizi taşıyan ayaklarımıza yakın ve tanıdık olabildik mi?
Yoksa yalnızlık… Kaldırım taşlarıyla ayaklarımızın arasına mı gizlenmişti?
Bir bilet gişesinin önünden geçerken, elini açıp dilenen o dilenci kadar, ellerimizin dilini öğrenebilmiş miydik!
Yoksa yalnızlık, soğuk kış günlerinde ellerimizi sakladığımız cebimize mi gizlenmişti?
Aklımızda, kırk kuyruklu tilki gezerken, yanımızda konuşan çekirdek ailemizin sözlerini çitleyip attığımızda, o sokakları süpürüp temizleyenler kadar zihnimizde ki susmayan seslerle, samimi olabildik mi?
Yoksa yalnızlık sadece bir illüzyondan mı ibaretti?
Akıp giden hayatın içinde bizi peşinden koşturan esas durum neydi?
Ya da gerçeklik diye yuttuğumuz hapın rengi bizi çok mu büyülemişti?
Keşkeler ile keder yastığında mı yatıyor.
İyi kiler ile kendimizi alkışladığımız sahnede mi gözümüzü açıyorduk.
En doğrusu dengemiydi?
Benlik Güneş, Ay duygularımızsa eğer, sınırları doğru çizilmiş bir hayatın rafında mı, yoksa arafında mıydık?
Boşlukta elini kolunu sallayarak gezerken dokunduğumuz can ve canan için Ay’ın hangi tarafındaydık?
…
Ah gökyüzü konuş benimle
İçimde susmayan bir geveze
Ayaklarım annemin,
Jüpiter Güneşin evinde
Bugün Venüs ile Pluto el eleymiş
Derin sularda gezindim yine
Ah Neptün!
Hayal perdesini mi açtın zihnime
Kapatamıyorum bunun düğmesi nerede?
Korkuyorum yüksekten düşmekten
Tut yüreğimden zamanın sahibi
Gerçeği ararken nerede,
Hangi masalda bıraktım kendimi
Uyandım sandım uyudum da…
Yoksa bu…
Çok daha derin bir uyku mu?
TÜLAY KAHRAMAN AKÇAKOYUNLU
Bir Cevap Yazın