İÇİMİZDEKİ CHİRON /ÖZLEM KOÇUM ATAY

Tesadüf diye bir şey yoktur.  Dünyaya geliş zamanlarımız, normal doğum veya sezaryenle olsun fark etmez, en ince ayrıntıyı göz ardı etmeyen ilahi bir nizama göre belirlenir.

Evrendeki her bir gezegen, farklı bir bilinç düzeyinin frekansını temsil ederler. Ruhsal varlıklarımızın da birer enerji düzeyi vardır. Her birimiz, ruhsal varlık enerjimizin frekansına uyan gezegensel dizilim oluştuğu zamanlarda doğarız.

 Adım attığımız bu dünya planında hayatın bize hazırladığı tüm sürprizler, olaylar, koşullar ruhlarımızı geliştirmek için özel olarak tasarlanır. Çoğunlukla zorlu yollar koyulur önümüze. Düşeriz kalkarız. Bazen aynı engel tekrar çıkar yolumuza. Kimi zaman isyan ederiz. ”Hep bana oluyor böyle şeyler. Ne şanssızım ”deriz.

Tekâmül hayatın yegâne amacıdır. Sezen Aksu’nun o güzel şarkısında dediği gibi aslında gerçekten ”Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir. ” Bizim şarkımız da acıdan geçtikçe güzelleşir, tamamlanır. Zayıf yanlarımız güçlenir, sivri yanlarımız törpülenir. Çare ararken yollarımız, benzer acıdan geçenlerle de kesişir. Bedenimizle, ruhumuzla acı çekerken, yalnız olmadığımızı görmekle hafifleriz biraz. Tabi bu acılı süreç sonsuza dek sürmez. En sonunda iyileşiriz. Öyle bir an gelir ki, kendi kendimizi şifanın kaynağı olarak buluruz. Sonra da doğal bir içgüdüyle aynı acıyı yaşayanlara merhem olmaya, yaralarını sarmaya başlarız.

  Artık Chiron’un beden bulmuş haliyizdir.

Bir asteroit olduğu halde haritalarımızda bir gezegen kadar önemli bir yere sahiptir Chiron. Gökyüzündeki yörüngesi Satürn ve Uranüs arasındadır. Haritalarımızdaki Satürn karmayla getirip zorlandığımız konuları, korkularımızı, kendimizi eksik bulduğumuz, yüzleşemediğimiz zayıflıklarımızı gösterir. Uranüs ise özgürleşmenin, yenilenmenin, devrimlerin, sınırları yıkmanın temsilcisidir. Chiron yörüngesinin, bu iki farklı karakterdeki gezegenin yörüngeleri arasında, adeta bir dönüşüm alanındaki duruşuyla da bize çok şeyi anlatır.

Dönüşmek, farklılaşmak hep sancılı olmaz mı? Mitolojide Chiron, Satürn’ün gayr-ı meşru oğlu olarak yarı at -yarı insan bedeninde doğar. Bu farklı görünüşü yüzünden hem babası, hem de annesi tarafından sevilmeyip, ruhsal acıyı içinde hissederek büyür. Ama bu acı onu güçlendirir. Olympos ‘ta son derece saygın, bilge bir eğitmen olmayı başarır. Hem bir savaş sanatları uzmanı, hem de şifacıdır. Ne yazık ki bir gün vücuduna isabet eden zehirli bir ok yüzünden dayanılmaz acılar içinde kalır. Kendi yarasına derman ararken şifacılıktaki bilgi ve deneyimi en yüksek düzeye ulaşır. Herkese derman olan bu şifacı bir türlü kendi yarasına çare bulamaz. Bu size tanıdık geldi mi? Hikâyenin sonunda Chiron acılarından kurtulmak için tek çare olarak ölümsüzlüğünden vazgeçip, ölümlü olmayı seçmek zorunda kalır. Dayanılmaz acıları da bu sayede son bulur.

Ölüm olgusu ezoterizmde kişinin bulunduğu bilinç düzeyinden uyanıp, yeni bir bilinç düzeyinde var olması ”uyanması” anlamına gelir. Astroloji bilgisinde de ölüm ve dönüşüm eşdeğer semboller olarak temsil edilir. Ölüm başka bir gerçekliğe adım atmaktır. Eski bilinç düzeyinde ısrarı bırakıp, yeni bir bilinç düzeyine atlamak, başkalaşmaktır.

Chiron başkalarına sunduğumuz acıyla sabit tecrübelerimiz, zaman içinde olgunlaşan bilge yanımızdır. Natal haritalarımızda Chiron’u ağırladığımız ev, bu hayata taşıdığımız acılarımızı, hangi alanlarda hem yaralı, hem de şifacı olarak varlık göstereceğimizi anlatır. Chiron’un bulunduğu burç ise bu çabayı ne tarz bir tavır içinde sergileyeceğimizi tanımlar.

Chironun astrolojik sembolü, ona çok yakışan anahtar figürüdür. Bu anahtar, haritalarımızı yorumlarken birçok kilidi açan sihirli bilgiler taşır. Son olarak size bir tüyo vereyim, mitolojik hikâyesinde Chiron için hiç sevilmeden büyümüştür demiştim ya, sanırım bu çocukluk yarası yüzünden olsa gerek, kendisi sadece onu sevenlerle konuşup içini açar.

 SEVGİYLE KALIN.         

 Dr. Özlem Koçum Atay