AY KÜLTÜ VE KADIN / hilal andıç

Özet

Bu çalışmada geçmişten günümüze kadar yaşayan topluluklarda göksel varlık olan ay kültünün önem, anlamı ve sembolize ettiği değerler üzerinde durularak en çok da kadın temsili araştırılmıştır.. İnsanlar sadece ay değil diğer doğa varlığı olan güneş ve yıldızlarla da ilişki kurup onlara da değerler yüklemişlerdir. Bu çalışmada ise ay seçilme sebebi ise çok tanrıcılık hem de tek tanrılı dini inanışlar olsun Ay’ın hep bir öneminin olmasıdır: Ya tanrı, ya tanrıçadır. Sadece insanla değil bitkilerle, ağaçlarla ve sularla ilgilidir. Gizemli olduğu kadar duyguların anasıdır. Bu çalışma ile ay sadece bir gök cismi olarak değil dünyanın bir çok topluluklarında onun anlamı üzerinde duracağız. Bu çalışma Mezopotamya, Mısır, Hint, Çin, Anadolu, Amerikan ve Afrika yerlileri ve Türk Uygarlıkları ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada literatür tarama yöntemi kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ay Kültü, Ay, Tanrıça, Semboller

Giriş

Ay geceleri gökyüzünün en parlak cismidir. 28 günde bir döngüsünü tamamlayan ay 3 gece gökyüzünde göremeyiz. O bizim için sadece bir gök cismi olarak kalmayıp nice anlamlar atfedilen dişi, erkek, tanrı, tanrıça, baba, ata, dede gibi isimlere sahip olan bazen büyülü ve mistik bazen gerçekçi ve sade anlatımlara konu olmuş masal kahramanlarımızdan biri gibidir.  Bu anlamları ise mitolojik öykülerde bulmaktayız. Onunla zamanı ölçmenin yollarını keşfederek, takvimler icat etmişlerdir. Onun adına tapınaklar inşa edip ritüeller düzenlemişlerdir. Bilincimiz Güneşle temsil edilirken bilinçaltımızı Ay temsil etmiştir.

Birbirinden farklı ve benzer anlamlar taşıyan ay bizim de çocukluğumuzda “ay dede” olarak tanımlanırdı. Hatta kısa bir manisi de söylenirdi. “Ay Dede, Ay Dede bana terlik papuç getir” diye ay istekte bulunurduk. Bu tanımı Erhan Altunay Paganizim adlı kitabında şöyle belirtir: ”Eski Türklerde Ay “erkek” olarak görülürdü, hatta Ay Tanrı’dan yardım istenirdi; bugün hala “Ay Dede” denmesi o dönemlerden kalmaktadır.[1] Bu inanış ise sanırım bize günümüze kadar kollektif bilinçaltımızla aktarım yoluyla taşındığını düşündürmektedir.

Ayrıca astrolojik olarak bir harita da Ay’ın önemi oldukça büyüktür. Duygularımızı, bilinçaltımızı yöneten Ay, bize kendimizi duygusal anlamda ne durumda olduğumuzu duygularımızı nasıl ifade ettiğimizi, hatta hastalıklarımızın neler olabilme ihtimalleri hakkında bilgi verir. Yani kendinizi tanımanızda ki en önemli sembol Ay ve Ay’ın açıları ve konumudur.

Ay Kültü

Ay kültü tüm insanlık tarihi boyunca önemli olmuştur. Çok tanrılı dinler doğa dinleri olma sebebiyle doğa varlıkları birer tanrı olarak görülmüşlerdir. Zaman içerisinde birer inanç niteliği kazanmıştır. Güneş nasıl tanrı ise Ay da aynı şekilde tanrı olarak sayılmıştır ve Ay’a karşı tükürmek, sövmek, saygısızlık etmek suç ve uğursuzluk sayılıp, bunları yapmak ceza eylemleri olarak görülmüştür.[2]  İnsanlar tarih boyunca hayatta kalabilmek adına güneş, ay ve yıldızların hareketlerini gözlemleyip mevsim değişimlerinin ayırdına vararak evrenle uyumlu yaşamanın yollarını buldular. Doğal güçleri kontrol edebilmek için onlara tanrısallık atfedip, onların yapabileceği felaketlerden korunmanın yolu olarak insanlar ve tanrıların işbirliği yapmasının gerekli olduğu görüldü. Bolluk ve bereket için tanrılara sunular yapılarak, adaklar adandı. Kuraklıklar, seller, deprem ise tanrıların cezalandırılması olarak görüldüğü için her zaman kozmik sembolizm din ile yakından ilişkili oldu. Örneğin Güneş, ilahi gücün evrensel simgesi iken, ay uhrevi âlemle ilişkilendirilmiştir.[3] Ay kültünü incelerken topluluklarda ay kadar güneşin varlığı da önemli ancak genel de birbirinin zıttı gibi algılandığı gözlemlenmiştir. Güneş aydınlık ise Ay karanlık, Güneş sıcak ise Ay soğuk gibi. Mitolojik öykülere baktığımızda insanlar için Ay’ın Güneş’ten daha sembolik bir anlam taşıdığını net bir ifade olarak söyleyebiliriz. Ancak Güneş merkezli bir Astroloji kuşağında yetiştiğimiz için Ay’a hak ettiği değeri vermek zaman zaman zor gelmiştir.

 Ay, zamanı yönetme konusunda önemli bir araç olmuştur. Hint aryan dillerinde en eski sözcük, ay anlamına gelen “me” sözcüğüdür, Sankritçede mami, ölçüyorum eyleminin köküdür.[1] Yunanca ’da ay anlamına gelen mene sözcüğü aslında zamanın ölçülmesi anlamındadır. Bu aynı zamanda menstruate, yani adet dönemi sözcüğünün de köküdür.[2] Ay takvimleri güneş takviminden daha önce çıkmıştır. Buzul çağından kalan kemiklerde 28 ve 30 günü gösteren çentik serilerine rastlanılmıştır. 2. Taş devrinde Yaşamın ve Ölümüm Tanrıçası olarak Ay’a tapınılırdı. Ay’ın büyümesi ve küçülmesi dünyevi hayatın dönemlerini kapsamaktaydı.[3] Ay üç gece yıldızlı gökte görünmez, bu üç gece ölümün ardındaki yeniden doğuş gibidir; örnek yeni ay. Güneş ise her zaman olduğu gibi kalır asla bir oluşum içine girmez. Ay, büyür, küçülür, kaybolur,  sürekli bir sonsuz döngüsellikle yaşamın ritmini temsil eder.[4] Ay’ın yenilenmesi ise, dünyanın devamlılığına” ilişkin bir gösterge olduğu için, birçok kültürde Yeni Ay törenlerle kutlanırdı.[5]

Aslında Ay, gecenin gizemini aydınlatırken gizemini daha da artırmaktadır. Bu bağlamda Ay, gecenin gizemi içinde olanları açığa çıkartırken, Güneş gibi de aydınlatmadığı için, hayal gücünü zorlayarak, farklı bir gizem daha katmaktadır. Bu şekli ile Güneş’in oldukça görünür kıldığı “bilinç” karşısında Ay, gizemli ve daha az “görünür” şekli ile “bilinçaltı” olmak zorunda kalmıştır.[6] Jung ise bilinç dışı ile ay arasında bağlantı kurarak, bilinçdışı ay ışığı altındaki bir arazi gibidir; bütün görüntüler silinmiş, iç içe geçmiştir. Bir şeyin nerede başladığı da nerede sona erdiği de bilinemez.[7] Ay’ın gizemi ile söylenecek belki de en güzel cümlelerden biridir.

Bir yandan da ay insanın düş gücünü de temsil etmiştir. Gece göğündeki aydınlık varlığı onu umut ile aydınlanmanın simgesi kılmıştır. Suları kontrolünde tutar ve bereket simgesidir. Rüyaları yönetir. Dişi nitelikleri onu ana Tanrıçaya bağlar.  Ay’ın gökteki dönüşümsel yolculuğu ve sürekli değişen biçimi ilk toplumlara insan yaşamının döngüsü için güçlü bir simge oluşturmuştur. Doğum, yaşam, ölüm ve yeniden doğuşun simgesidir.[8]

 Ay’ın sadece insanın kendi varlığı ile ilişkisi değil bitkiler, yağmur ve sularla da olan ilişkisi ortaya çıkartılmıştır. Ancak yağmur ve bitkiler arasındaki Ay’ın ilişkileri tarımın keşfedilmesinden de önce biliniyordu. Bir İran metninde ayın sıcaklığı ile bitkilerin büyüdüğünden söz edilir. Bazı Brezilyalı kavimler ona Otların Anası der. Fransız köylüler yeni ayda tohum ekerler, ay küçüldüğünde ağaçları budar, sebzeleri toplarlar. [9]

Ay sembolleri de kültürler de kullanımı oldukça önemlidir. En sık kullanılan sembollerden biri de, konik ya da sütun biçimli taştır. Hatta Ay’ın ağaçla da ilişkilendirildiği olmuştur (özellikle Mısır ve Asur’da). Bu tür sembollerin kült objesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bazen meteorların da Ay ile ilgili olarak kült objesi olduklarına rastlanmıştır. Dişilik sembolleri olan kazan ya da kupanın da Ay ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Ay’ın yatay hilal şekli, aynı zamanda boğanın boynuzları olarak görülmekte ve bir tür sembol olarak kullanılmaktadır.[1] İlahi kahramanların lahitlerinde, Artemis’in heykelindeki yumurtalar, ay kültüne bağlı üreme sembolleridir. Başak, ay ibadeti ile ilgilidir. Üzüm salkımı, üreme, bolluk, bereket sembolü olarak ay kültüne bağlıdır. Nar, üreme ve doğurganlıkla ilgili ay kültürüdür.[2]

Aslında Ay’ın yeryüzüyle birlikteliği Neolitik çağdan itibaren özellikle tarım hayatına geçişiyle birlikte su, yağmur, kadınların ve hayvanların doğurganlığı, bitkiler, ölümden sonra insanın kaderi ay simgelerle birbirine bağlıdır.[3] Birçok sembollerle gösterilen Ay’ın bir tanrı ya da tanrıça olarak az ya da çok suyla ilgili niteliklere sahip olduğu görülmektedir. Bütün bitki ve bereket tanrılarının aydan gelen özellikleri vardır. Sin otların yaratıcısıdır. Dionysos hem ay tanrısı hem de bitki tanrısıdır. Osiris ay, su, bitki ve tarım özelliklerini bünyesinde toplar. Afrika Pigmelerinde de yeni ay bayramı kutlanır ve sadece kadınlara aittir. Güneş bayramı da erkeklere aittir. Pe adını verdikleri ay, üreme ilkesi ve bereket anası olarak kabul edilir. Kadınlar kendilerini bitki özsularına ve kile bularlar, böylece ruhları ay ışığı gibi bembeyaz olur.

Eski zamanlarda, sadece bitki olarak değil ağaç olarak da Ay ile ağacın ilişkisi önemli olmuştur. Noel ağacı örneğinde gördüğümüz gibi ağaçlar ay figürleri ile süslenirdi.[4]

Ay’ın döngüsüne baktığımızda ise Ay normal devrini tamamlarken dört periyod geçirir; bunlardan her biri yedişer gün olup devir 28’inci gün sona erer. İlk yedi sayının aritmetik toplamı olan 28 sayısı (1+2+ 3+ 4+5+6+ 7= 28) aynı zamanda belirti bir surenin bitip pozitif bir yenilenmenin başlangıcı, yani yeni bir üretim döneminin başlamasıdır ki, kadınların adet görme dönemi ile bağdaşmaktadır.[5]

İnançlarda Ay

İnançlarda, bir gök cismi olarak aya mı yoksa ayda oturan bir tanrıya mı tapınılması çok önemli değildir. Ay ay olduğu için bir tapıma sahip olmamıştır, kutsalı ortaya koyduğu için önemli olmuştur Tufan ayın öldüğü üç günlük karanlık ölüm dönemine denk gelir. Böylece felaket olur. Ardından büyüme ve yenilenme gelir. Bu döngüler buna inanan kültürlerde  kesin bir felaket olarak adlandırılmaz. [6]

Mezopotamya ve Ay Kültü

Mezopotamya da yaşayan uygarlıklar arasında da insanların Ay ile olan ilişkileri önemli bir yer tutmuştur. Günümüz de bu topraklarda yaşayan Arap kültüründe de Ay’ın dölleme özelliğine sahip olduğu görülür. Buna göre “erkek” olan Ay, geceyi dölleyerek, günün olmasını sağlar. Arap dünyası da dahil tüm Müslümanlarda ay ister dolunay ister hilal olsun güzelliğin simgesi ve insanın sevgilisini temsil eder. Müslümanlar bugün bile hilali ilk gördüklerinde kısa bir dua ve şiir okurlar, bütün ayın iyi geçmesi için hayır dua ederler. Rivayete göre Hindistanlı büyük sufi Nizamüddin Evliya, gökte hilali gördüğünde hem hilale hem de annesine saygısından başını annesinin ayakları üzerine koyarmış. Ay’ın anne ile temsilini ve kutsallığını gösterir. Arap alfabesinin 28 harf olması da ayın 28 günüyle uyumlu olduğunu gösterir. Kuran’da Peygamberden önce 28 peygamber adlarıyla sayılır böylece peygamber ay döngüsünün tamamlayıcısı sayılmaktadır. [1]

Eski kültürlerden Sümer toplumuna baktığımızda Sümer de kentlerin tanrıları vardır. Ur kentinin tanrısı, ay tanrısı Nanna’dır. Sümer panteonunda ay-tanrı Nanna, öteki adıyla Sin, tanrıların en büyüğüydü ve güneş-tanrı Utu, Nanna ile eşi tanrıça Ningal’in çocuğu sayılıyordu. Daha sonraki İbrani kozmogonisinde bu durum tersine çevrildi ve klasik çağ mitolojisinde olduğu gibi, güneş ışık saçan tanrıların en büyüğü konumuna gelirken, ay, bir tanrı değil tanrıça sayıldı. Daha sonra Akadca da Sin adını aldı.[2] Tanrı Şamaş ise Mezopotamya tanrıları içinde, babası olarak kabul edilen ay tanrısı Sin’in altında yer almaktadır. Buradan anlaşılacağı gibi ay eril bir cinsiyete sahiptir.[3] Bu cinsiyet ise İbrani kültüründe değişime uğrar belki de güneşin parlak ışıklarının olması Ay’ın ise güneşten aldığını yansıtmasından kaynaklı olmasıyla ilgilidir.

Ay’ın Hilal şekli her zaman ay anlamını taşır ve böylece dişil prensibi gösterir; İO 3. yy’dan Babil tanrıçası Iştar’ın başındaki taç gibidir.[4] Babil’de İştar ya da Aştarte adıyla anılan tanrıça İnanna’nın  Hilal ile sembolize edildiği görülmüştür. Ayın karanlık olduğu günleri temsil eden Ereşkigal isimli bir Tanrıça yani yeraltı kraliçesi olan kardeşi vardır. Musevilerde Lilith, Yunanlılarda Hekate’dir.[5] Sümer mezarlarında kadınların altın ay takılarıyla gömülmeleri ise onların yeniden doğumlarını dilemek içindir.[6]

Mısır da ise ay tanrı Yarik’tir. Toprağın ve meyvelerin tanrıçası Nikkal ile evlenir.[7] Buradan anlaşılacağı gibi ay tanrısı yine erkek olarak karşımıza çıkar. Eski Mısır’da çocuk dileyen kadınlar, doğurganlık mabedine kutsal ziyaretlerini Ay’ın döngülerini takip ederek dolunay doğduğunda yaparlardı.[8] 

Türk Mitolojisinde Ay

Türk mitolojisinde ay kültü diğer birçok kültüre göre farklılık göstermektedir. Ay toplulukların birçoğunda dişil bir prensip iken Türk kültüründe eril prensip olarak karşımıza çıkar. Bu ise belki de çocukken geceleri gökyüzünde gördüğümüz ay için ay dede ay dede diyerek seslenmemizin altında fark etmeden binlerce yıllık bir aktarımının olmasının göstergesidir. Güneş ise dişi olarak algılanmıştı, bunun nedeni ise Umay kültü ile alakalı olmasıydı. Çünkü bir tanrıça ya da dişi olan bu ilahenin Güneş olmasıdır. Tanrıça ya da dişi ruh olan Umay hakkındaki en erken belgeler ise Orhun Abideleridir. Güneş ile ilişkilendirilen Umay, bir yandan dişil unsur olan yerle de ilgilidir. Yer kültü doğa ana ile ilgilidir. Böylece toprağın ana olma fikriyle yer düşüncesi uyuşur. Güneşin sarı olması nedeniyle Güneş’e sarı kız adı da verilir.[1]

Türk mitolojisinde diğer mitolojilerde olduğu gibi hem Ay’ın hem de Güneş’in önemi büyüktür. Koca Analar Ay analardır. Bereket mabudeleridir. [2] Güneş ve Ay hem onları koruyan hem de iyilik getiren iki kutsal kudrettir. Güneş-Ana ve Ay-Baba deyimleri çok sık kullanılırdı. Masal ve efsanelere baktığımızda ise güneşi dişi ayı da erkek olarak görürüz. Uygurca Oğuzname’de Oğuz Han’ın babasının adı Ay –Han’dır. Oğuz Han’ın ikinci oğlunun adı da Ay –Han’dır. Ay-ata deyim ve adları da kullanılmıştır. Türk-Moğol efsanelerinde ay, çocuk doğurtan bir babadır. [3] Ay-Ata ya da  “Ay Baba”, bir destana göre, ilk Türk hükümdarlığını kuran hanedanın soyunun dayandığı ilk insan, kendisini “Ay Baba” olarak adlandırandır.[4] Ay-Ata mağarada meydana gelmişti. Mağara ilk insana, bir “ ana rahmi” vazifesini görmüştü. Mağaraların kutsal sayılmasının sebebi ise “Mağaralar, yeraltı dünyasını, yer yüzüne bağlayan birer kapı gibi olmalarıydı.”[5]

Gün ana yani güneş tanrıçası göğün yedinci katında oturur. Dişildir. Günümüzde kız çocuklarına Güneş adının verilmesinin nedenlerinden birisi de belki de budur. Ana kavramı ile Anadolu sözcüğü de eski Yunanca da güneşin doğduğu yer anlamına gelmektedir. Hakanın mümessili Ay Ata, gökyüzünün altıncı katında, hatunun mümessili Gün Ana ise gökyüzünün yedinci katındaydı.[6] 

Uygurlara baktığımızda mitolojisinde güneş, önceleri daha büyük bir öneme sahip iken, MS. 763 de Uygurlar “Mani” mezhebini kabul edince, yavaş yavaş “Ay”da büyük bir önem kazanmağa başlamıştı. Bununla beraber Büyük Hun Devleti zamanında hem güneşe, hem de aya, ayrı ayrı saygı gösterildikten sonra, kurbanlar kesildiğini de biliyoruz. “Türklerde güneş doğunun, ay da batının sembolü idiler”. Türklerde genel olarak, “Güneş-Ana” ve “Ay-Baba” deyimleri kullanılıyordu. Bu sebeple bütün masal ve efsanelerde, güneşin dişi ve ayın de erkek olarak rol oynadığını görüyoruz. Ön Asya kültürlerinde de, güneş dişi ve ay da erkekti.[7] Altay Türklerinde ise Altay şamanı göğe çıkarken 6.katta bulunan ay babayı, 7.katta bulunan kün ene yani güneş anayı selamlardı[8]. Ayrıca Altaylıların evliliklerine mutluluk getirsin diye Ay’ı saygıyla selamlama ritüelleri vardı. Bu ritüelleri Eskimolar, Estonyalılar, Buryatlar, Yeniseyliler, Yakutlarda da görmek mümkündür. Ay doğurganlık ve döllenme sembolü olduğu için bu toplumlarda evliliklerini hep yeni ay doğduğunda kutlarlardı.[1] Türklerde evlilikler için ayın en parlak günü seçilirdi. Mutsuz bir evlilik için aysız gecede mi aylı gece de mi evlenilmiş buna bakılırdı. Türküler de ay ile başlanır; ay türkünün giriş öğesini oluştururdu.[2]

Günümüz Anadolu topraklarına baktığımızda ise Paganların en meşhur ve en önemli Ay(Sin) mabedinin Anadolu Harran’da olduğunu görürüz. Mabet sekizgen şeklindedir. [3] Anadolu’nun birçok yerlerinde kutsallık teşkil eden ay, hem ekin ekme de hem de batışı, doğuşu ile kadınların özel durumları ile ilişkilendirilmiştir. Ay yeni ay olmadan tohum ekilmezdi. Yeni doğuş bir uğur ve verimlilik etkisi olarak sayılırdı.[4] Anadolu’da yer alan bereket tanrısı Kybele’nin sembolü de Ay’dır. Kybele’nin kız, kadın ve ana olarak başlıca üç özelliği bulunan Tanrıların anasıdır.[5]

Roma ve Yunan’da Ay Kültü

Roma’da Luna ay tanrıçasıdır. Hâlâ Latin dillerinde ay Luna ismi ile anılır. Eskiden aybaşlarına veya ay tutulmalarında epileptik nöbetler nedeni ile bu tür akıl hastalarına lunatik adı verilmiştir. [6]  Bir diğer tanrıça olan Diana ise  Iuppiter ile Latona’nın kızı, Apollo’nun kız kardeşi ve bakire ay tanrıçası olan Arternis’le özdeşleştirilen Romalı tanrıçadır.[7]

Yunanda ise Ay tanrıçası ise Selene ismini alır. Seleniasmus teriminden türeyen Selene, iki atın çektiği gümüş tekerlekli bir araba ile göklerde dolaşan, pek çok aşk maceralarına karışan fettan bir kadındır. [8] Aynı zamanda Selene doğurgandır ve aşklarıyla ünlü bir tanrıçadır.[9]

Yunan tanrıçalarından bir diğeri ay ile ilişkilendirilen Artemis’tir. Kardeşi Apollan Güneş, kendisi de Ay’ın ifadesidir. Ephesus’ta adına tapınak yapılır. Dünyanın yedi harikasından biri sayılır. Tapınağın özel dokunulmazlığı vardır. Halk, değerli mallarını burada saklar bir nevi zamanın bankası gibidir. Efes Artemis’i, yüzyıllar sonra doğacak Meryem Ana efsanesine özelliklerini aktarmıştır diyebiliriz.[10]

Diğer Kültürlerde Ay Kültü

Hint aryan dillerinde en eski sözcük, “me” sözcüğü Ay anlamında kullanılmış ve Sankritçede mami, ölçüyorum eyleminin köküdür. Bu ismin anlam çerçevesinden bakıldığında Ay, evrensel ölçüm aracıdır. Cermenler zamanı geceye göre ölçüyorlardı. Hala bazı bayramlar gece kutlanır. Noel gecesi, Paskalya, Aziz Yuhanna günü gibi.[1] Ölçme kökünden gelen Ay, Hint kitaplarında sular içinde sembolize edilir. Doğurgan yumurta olarak da tabir edildiği görülür.[2] Hint inanışında yağmur aydan gelir. Ay ise suları temsil eder. Bu benzerliği aynı şekilde İran su tanrıçası Ardvisura Anahita’da da görürüz. O da bir ay tanrıçasıdır. Bazı Kızılderili kabileler için de Ay su tanrısıdır. Ay ve gelgitler arasındaki ilişki Yunanlılar ve Keltler tarafından da gözlemlenmiştir. Yeni Zelenda da yaşayan Maoriler ve Eskimolar da  ay tanrılarının gelgiti denetlediğini belirtmişlerdir.[3]

Yaklaşık üç bin yıl önce, Hint, Çin ve Maya kadınları ayı gözleyerek bugün bile kullanılan takvimleri oluşturdular. Hindistan’da yirmi sekiz günlük ay takvimi iki tane on dört günlük döneme ayrılır, ayın karanlık ve parlak yüzü olarak. Bu işaretlerin hepsi birden ay ve adet döngüsünü oluşturur, dolunay hamileliğin evrensel simgesidir. Çin evrensel sisteminde dolunay Yin ve Yang’ın birleşmesidir, doğanın karanlığı, durağanlığı ve dişiliği yıldız sistemlerinin ve öbür göksel cisimlerin hareketleriyle birleşir; kadınların hamile kalacağı dönem dördünler diye bilinen, ayın geçip gittiği yirmi sekiz günlük bir sürece dikkatle işlenir.[4]

Meksikalılar ise ayın genç ve güzel bir kadın kılığında felakete sebebiyet verdiğine inanırlardı. Bu felaket ise insanlığın anlayış kıtlığı, kuralları yıkması, kozmik ritimleri bozması sonucu olduğunu belirtirler. Onların bu inanışına göre ise bu felaketle de yeni bir insan soyunun oluşması amaçlanır. [5]

Aztekler de ay ve aşk tanrıçası Xochiquetzal resmedilirken adet kanaması bacaklarının arasından çıkan tek bir çiçekle temsil edilir.[6]

Astroloji ve Ay

Ay, yeryüzünde özellikle fiziksel olarak adlandırılan dünyaya hâkimdir; hermetizmde “Ayaltı (Sublunar) Dünya” şeklinde isimlendirilir.[7] Kadim dönemlerden beri tarım bereket gibi unsurları temsil eden Ay, insanın kaderiylede ilişkilendirilmiştir. Kaderin beyaz elbiseler içinde tecelli etmiş şekli Moira ya da Mire’ler ile anılır. Bunlar doğum tanrıçalarıdır. Pay ve pay veren anlamına gelen Moiralar yazgımızı, yaşamdaki payımızı belirler. Kaderin vücut bulmuş hali Moiralar, ömür ipliğini eğirirler ve ay güçlerine bağlı çalışırlar. Birçok dilde kader; iğ, örmek, döndürmek kelimeleriyle ilişkilidir.[8] Astrolojide Güneş’ten sonra Ay ikinci önemli faktördür. Doğum haritasında Ay’ın konumu kişinin duygularını, hislerini, bilinçaltını sembolize eder.[9] Aslında ay kendi hakkımızda olan köklü duyguları ifade eder. Özellikle anne olan ilişkilerimizi, o ilişkiye ait geçmiş deneyimlerimizi, bir anlamda erken çocukluk dönemimizin şartlanmalarını da anlatır.[1] Ay’ın işlevi kararlar almak, hareket etmek değil, hissetmektir. Dişil prensiptir. Sevme ve sevilme ihtiyacımızdır. Tepki veren yönümüzdür.[2]

Ay’ın bulunduğu burç hem diğer insanlara ve hayat koşullarına nasıl tepki verdiğimizi hem de duygularımızı nasıl deneyimlediğimizi ve duygusal doyumu nasıl aradığımızı betimler. Ay’ın açıları ise duygu ve alışkanlık kalıplarımızı deneyimleme, kabullenme ve kullanma, başkalarına tepki verme ve duygusal ihtiyaçlarımızı giderme konularındaki rahatlığımızı veya sıkıntılarımızı gösterir.[3]

Ay güneş sisteminin en hızlı hareket eden gezegenidir. Ay ışığını güneşten alır ve gece bu ışığı dünyaya yansıtır. Yeniay olduğunda yani güneşle tam kavuşum noktasında iken dünyadan görülmez Eski zamanlarda ışık yaşama eşit görüldüğü için yeniay korku ve endişeyle karşılanırdı. Işık olmayınca insanlar karanlıktan korkarlardı. Tutulma zamanlarında ise daha büyük korku yaşarlardı. [4]

Sağlık açısından haritada özel bir önemi vardır. Duygularla olduğu gibi vücuttaki sıvı dengesi, hormonlar, hipofiz bezi, rahim, uterus, mide, pankreas (Jüpiter ile birlikte), yumurtalıklar (Venüs ile birlikte), lenfatik bezleri temsil ettiği gibi,[5] sindirim sistemi göğüsler ve sempatik sinir sistemini de idare eder. Keza kişinin zihin yapısı ve hafızası da Ay’a bağlıdır. Yine Ay’ ın idare ettiği bir diğer özellikte yolculuklardır (özellikle demir yolları ve su yolculukları). Ayın olumlu yönleri: Hassasiyet, anlayış, hafıza, sabır, içgüdüler, aile, yuva. Olumsuz yönleri ise: Duygusal rahatsızlıklar, aldanabilme, güvenilmezlik, geçmişe bağımlılık ve zihinsel kusurlardır.[6]

Sonuç olarak dünyamızın uydusu olan Ay’ın temsil ettiği anlam ve hikâyesini uygarlık mitlerinin içinde izini sürerek bu çalışmayı oluşturduk. Bu çalışma bize gösterdi ki Ay sadece bir gök cismi olarak değil, doğmamızın yegâne sebebi olan bazen anne bazen baba ya da tanrı ve tanrıça rolleriyle ne kadar da anlamlı bir yeri varmış. Bazı uygarlıklar onu kadın olarak tanımlarken başka uygarlıklar da ise cinsiyet rolü değişerek erkek olmuştur. Örneğin Türkler de Ay-baba olarak yerini bulmuştur. Yapılan literatür kaynak taramasında görülmüştür ki; Ay hep bir cinsiyete sahip olmuş, cinsiyetsiz bir ay tanımına rastlanmamıştır. Astroloji yani yıldız bilgisinde de Ay kendimizi daha iyi tanıyabileceğimiz bilgiler içerdiğini göstermektedir. İster Ay erkek ister de kadın olarak tanımlanmış olsun hayatımızda ki yeri ve önemi her zaman önemli olacaktır. Belki de bilimin gelişimi Ay ile ilgili şuana kadar bilinmeyenleri bizlere gösterecektir.



[1] Erhan ALTUNAY, Paganizm 1 sf:68, Hermes Yayınları, İstanbul(2015)

[2] İsmet Zeki EYÜPOĞLU, Anadolu İnançları Anadolu Mitologisi sf:42, Geçit Kitabevi, İstanbul(1987)

[3] Kathryn WİLKSON, Kökenleri Ve Anlamlarıyla Semboller Ve İşaretler sf:14, Alfa Basım, İstanbul (2011)

[4] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, Sf. 167, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[5] Barbara TEDLOCK, Şamanın Bedenindeki Kadın, sf:214, Mia Yayınları, İstanbul(2006)

[6] Halil GÖKHAN, Semboller,  Sf:64, Dharma Yayınları, İstanbul (2009)

[7] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, sf:167, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[8] Erhan ALTUNAY, Paganizm 1 sf:66, Hermes Yayınları, İstanbul(2015)

[9] Erhan ALTUNAY, Paganizm 1 sf:68, Hermes Yayınları, İstanbul(2015)

[10] Carl Gustav JUNG, İnsan ve Sembolleri sf:172, Okuyan Us Basımevi, İstanbul, (2009)

[11] Kathryn Wilkson, Kökenleri Ve Anlamlarıyla Semboller Ve İşaretler sf:18-19, Alfa Basım, İstanbul (2011)

[12] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, sf:173, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[13] Erhan ALTUNAY, Paganizm -1 sf:70, Hermes  Yayıncılık, İstanbul (2015)

[14] Cahit BEĞENÇ, Anadolu Mitolojisi, sf:68, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul (1974)

[15] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, sf:168-175, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[16] Erhan ALTUNAY, Paganizm 1 sf:73, Hermes  Yayıncılık, İstanbul (2015)

[17] Necmettin ERSOY, Semboller ve Yorumları 1,sf:32, Dönence Yayınları, İstanbul(2007)

[18] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, sf:170, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[19] Annemarie SCHIMMEL Tanrının Yeryüzündeki İşaretleri sf:36, Kabalcı Yayınevi, İstanbul(2004)

[20] S.K.Hooke, Ortadoğuda Mitoloji, sf:26, İmge Kitabevi, Ankara, (1993)

[21] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, s155, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[22] Carl Gustav JUNG, İnsan ve Sembolleri, sf:277, Okuyan Us Basımevi, İstanbul (2009)

[23] S.K. Hooke, Ortadoğuda Mitoloji, sf:111, İmge Kitabevi, Ankara, (1993)

[24] Mehmet ATEŞ, Mitolojiler ve Semboller, sf: 136-137 Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

[25]S.K. Hooke, Ortadoğuda Mitoloji, sf:111, İmge Kitabevi, Ankara, (1993)

[26] Mehmet ATEŞ, Mitolojiler ve Semboller, sf: 136-137, Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

[27] Yaşar ÇORUHLU, Türk mitolojisinin Ana Hatları, sf:25-41, Kabalcı Yayınevi, İstanbul (2002)

[28] Cahit BEĞENÇ, Anadolu Mitolojisi, sf:71, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul (1974)

[29] Bahattin USLU, Türk Mitolojisi, , sf:65-70, Kamer Yayınları, İstanbul (2017)

[30] Pertev Naili BORATAV, Türk Mitolojisi, Sf:35, BilgeSu Yayıncılık, İstanbul (2012)

[31] Bahattin ÖGEL, Türk Mitolojisi I,  sf:22, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara (2010)

[32] Bahattin USLU, Türk Mitolojisi, , sf:246 Kamer Yayınları, İstanbul (2016)

[33] Necati GÜLTEPE Türk Mitolojisi, sf:453-463 Resse Yayınevi, İstanbul (2015)

[34] Wilhelm RADLOFF, Türklük ve Şamanlık, sf:154, Örgün Yayınevi, İstanbul (2008)

[35] Mehmet ATEŞ, Mitolojiler ve Semboller, sf: 136-137, Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

[36] İsmet Zeki EYÜPOĞLU, Anadolu İnançları Anadolu Mitologisi sf: 52-55 Geçit Kitabevi, İstanbul (1987)

[37] Ali Canip OLGUNLU, Ana Tanrıça’dan Mevlana’ya, sf: 225, Karakutu Yayınları, İstanbul( 2010)

[38] İsmet Zeki EYÜPOĞLU, Anadolu İnançları Anadolu Mitologisi sf: 52-55 Geçit Kitabevi, İstanbul (1987)

[39] Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Tanrıları, sf:26, Bilgi Yayınevi, İstanbul (1985)

[40]Kriton DİNÇMEN, Psikiyatri ve Mitos, sf:61, Pan Yayıncılık İstanbul(1997)

[41] Çiğdem DÜRÜŞKEN, Roma’nın Gizem Dinleri, sf:179, Kanaat Basımevi, İstanbul (2000)

[42] Kriton DİNÇMEN, Psikiyatri ve Mitos, sf:86,Pan Yayıncılık, İstanbul (1997)

[43] Mehmet ATEŞ, Mitolojiler ve Semboller, sf: 136-137, Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

[44] Ali Canip OLGUNLU, Ana Tanrıça’dan Mevlana’ya, sf:47, Karakutu Yayınları, İstanbul( 2010)

[45] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş, Sf. 167, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[46] Mehmet ATEŞ, Mitolojiler ve Semboller, sf: 136-137, Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

[47] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş sf:171, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[48] Barbara TEDLOCK, Şamanın Bedenindeki Kadın, sf:214, Mia Yayınları, İstanbul(2006)

[49] Mircea ELİADE, Dinler Tarihine Giriş sf:173, Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

[50] Barbara TEDLOCK, Şamanın Bedenindeki Kadın, sf:211, Mia Yayınları, İstanbul(2006)

[51] Papus, İnsiyeler İçin Astroloji, Sf:103, Ege Meta Yayınları, İzmir (1999)

[52] Emine GÜCEK, Tıbbi Astroloji, sf:135, Librum, İstanbul (2017)

[53] Güfran ERKILIÇ, Pratik Astroloji, sf:66 Yenici Kitabevi, İstanbul, (1996)

[54] Stephen ARROYO, Astroloji, Karma&dönüşüm, sf:36 Barış İlhan Yayınevi, (2015)

[55] Barış İLHAN, Astroloji Dersleri, sf:99 , İlhan Yayınevi, İstanbul(2004)

[56] Tracy MARKS, Doğum Haritası Yorumlama Sanatı, Sf:77, İlhan Yayınevi, İstanbul (2000)

[57] Öner DÖŞER, Astrolojide Temel Kavramlar, sf:87, AstroArt Astroloji Okulu Yayınları , İstanbul (2016)

[58] Emine GÜCEK, Tıbbi Astroloji, sf:135-136, Librum, İstanbul (2017)

[59] Güfran ERKILIÇ, Pratik Astroloji, sf:66 Yenici Kitabevi, İstanbul, (1996)

KAYNAKÇA

ALTUNAY Erhan, Paganizm 1,  Hermes Yayınları, İstanbul(2015).

ARROYO Stephen, Astroloji, Karma&Dönüşüm, sf:36 Barış İlhan Yayınevi, (2015)

ATEŞ Mehmet, Mitolojiler ve Semboller, Milenyum Yayınları, İstanbul (2001)

BEĞENÇ Cahit, Anadolu Mitolojisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul (1974)

BORATAV Pertev Naili, Türk Mitolojisi, BilgeSu Yayıncılık, İstanbul (2012)

ÇORUHLU Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, sf:25-41, Kabalcı Yayınevi, İstanbul (2002)

DİNÇMEN Kriton, Psikiyatri ve Mitos, Pan Yayıncılık İstanbul(1997)

DÖŞER Öner, Astrolojide Temel Kavramlar, AstroArt Astroloji Okulu Yayınları , İstanbul (2016)

DÜRÜŞKEN Çiğdem, Roma’nın Gizem Dinleri, Kanaat Basımevi, İstanbul (2000)

ELİADE Mircea, Dinler Tarihine Giriş,  Kabalcı Yayınları, İstanbul(2003)

ERKILIÇ Güfran, Pratik Astroloji,Yenici Kitabevi, İstanbul, (1996)

ERSOY Necmettin, Semboller ve Yorumları 1, Dönence Yayınları, İstanbul (2007)

EYÜPOĞLU İsmet Zeki, Anadolu İnançları-Anadolu Mitologisi, Geçit Kitabevi, İstanbul(1987).

GÖKHAN Halil, Semboller, Dharma Yayınları, İstanbul (2009)

GÜCEK Emine, Tıbbi Astroloji, Librum, İstanbul (2017)

GÜLTEPE Necati, Türk Mitolojisi, Resse Yayınevi, İstanbul (2015)

HALİKARNAS Balıkçısı Anadolu Tanrıları, sf:26, Bilgi Yayınevi, İstanbul (1985)

Hooke S.K., Ortadoğuda Mitoloji,  İmge Kitabevi, Ankara, (1993)

İLHAN Barış, Astroloji Dersleri, İlhan Yayınevi, İstanbul(2004)

JUNG Carl Gustav, İnsan ve Sembolleri, Okuyan Us Basımevi, İstanbul (2009)

MARKS Tracy, Doğum Haritası Yorumlama Sanatı, İlhan Yayınevi, İstanbul (2000)

OLGUNLU Ali Canip, Ana Tanrıça’dan Mevlana’ya, Karakutu Yayınları, İstanbul (2010)

ÖGEL Bahattin, Türk Mitolojisi I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara (2010)

PAPUS, İnsiyeler İçin Astroloji, Ege Meta Yayınları, İzmir (1999)

RADLOFF Wilhelm, Türklük ve Şamanlık, Örgün Yayınevi, İstanbul (2008)

SCHIMMEL Annemarie, Tanrının Yeryüzündeki İşaretleri, Kabalcı Yayınevi, İstanbul(2004)

TEDLOCK Barbara, Şamanın Bedenindeki Kadın, Mia Yayınları, İstanbul(2006)

USLU Bahattin, Türk Mitolojisi, Kamer Yayınları, İstanbul (2017)

WİLKSON Kathryn, Kökenleri Ve Anlamlarıyla Semboller Ve İşaretler, Alfa Basım, İstanbul (2011)


HİLAL ANDIÇ


Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑